29 Mayıs 2013 Çarşamba

1 Mayıs’da bir çocuk işçi…


1 Mayıs; işçinin, emeğin, dayanışmanın ve mücadelenin sembol günü. 
Kutlu olsun! 

1 Mayıs’da her zaman olduğu gibi insanca yaşam için, kapitalizmin sömürüsüne başkaldırı için, eşitlik ve emek için meydanlarda olacağız.

Tüm engellemelere rağmen 1 Mayıs Taksim’de de kutlanacaktır. Buna eminim. Çünkü Taksim Meydanı, 1 Mayıs denildiğinde bir hafızanın dirilişidir. Ve bu hafızayı zihinlerden silmek imkansızdır.

Tüm olumsuz çalışma koşullarına rağmen alın teriyle mücadele eden tüm dostlarımız için 1 Mayıs’da birlik olacağız. Çünkü Türkiye’de işçi olmak çok zor. 

Bu zorluğu üniversiteyi bitirir bitirmez deneyimleme şansım oldu. Güzel Sanatlar’dan mezun olduktan sonra İzmir Kemalpaşa yolundaki bir seramik fabrikasında tasarımcı olarak işe başlamıştım. Biz tasarım ekibi olarak işletmenin içinde çalışıyorduk. Orada tüm gün 1040 derecelik seramik fırınlarının yanında çalışan işçi arkadaşlarımızın mücadelesine ortak oldum. İşte bu yüzden akşam fabrika servisine binildiğindeki bedensel yorgunluğa hep saygı duyarım. 

Akademik yolculuğuma başlamadan evvel, mimar olarak çalıştığım boya firmasında ağır kimyasalların içinde çalışan işçi dostlarımın yaşadığı sorunları da gördüm. 

Gerçekten zor… Fabrikalardaki ve hatta maden ocaklarında ki ağır koşullarda işçi olarak çalışmak gerçekten emek, mücadele ve bedel isteyen bir iş. 

Bu vesile ile tüm işçi arkadaşlarımızın mücadelesi ve bayramı kutlu olsun.

Tüm bu gerçekliğin yanında, 1 Mayıs’da muhtemelen meydanlarda göremeyeceğimiz “küçük emekçilerden” bahsetmek istiyorum biraz. Henüz kendi hakkını koruyamayacak yaşta çalışmak zorunda bırakılmış ya da zorla çalıştırılan “çocuk işçilerden”... 

Ahmet Yıldız adını hatırlıyor musunuz?

14 Mart 2013 tarihinde Adana'da haftalığı 100 TL’ye çalıştığı fabrikada kafası pres makinesine sıkışarak ölen 13 yaşındaki çocuk işçi Ahmet Yıldız. 

Henüz 13 yaşındaydı. Okula gidip, sokakta top oynaması gerektiği yaşta o fabrika işçisi oldu. İşçi olmanın bedeli ağırdı. Hele onun küçük omuzları için daha da ağırdı. Taşıyamadı. Ve haftada 100 TL karşılığında yaşamından oldu Ahmet. 

İşte Ahmet anısına ithaf edilen DİSK-AR Çocuk İşçiliği 2013 raporunda elde edilen bulgulara göre Türkiye’de istihdam edilen çocuk işçi sayısı 2012 yılında 893 bine ulaşmış. 

DİSK’in raporuna göre, istihdam içinde değerlendirilmeyen ev işlerinde çalışan, 5-17 yaş arası toplam çocuk sayısı ise 2006 yılında 6 milyon 540 bin iken, 2012’de 7 milyon 503 bine yükselmiş. Böylelikle 5-17 yaş arası toplam çalışan çocukların (istihdama katılan ve ev içinde çalışan) sayısı 8 milyon 397 bine ulaşmış. 

Rakam inanılmaz! Türkiye nüfusunu 75 milyon olarak ele alırsak, nüfusun neredeyse 8’de 1’i “ÇOCUK İŞÇİ”!

Hadi bir adım daha atalım; Türkiye’deki tüm çocukların %56’sı çalışıyor. Yani memleketimizde her 2 çocuktan 1’i “ÇOCUK İŞÇİ”!

Ve raporun sonuç bölümünden çarpıcı bir paragraf;

“Türkiye’yi Avrupa’nın Çin’i, doğu illerini ise Türkiye’nin Çin’i yapma çabası, çocuk işçiliği açısından, çıraklık, stajyerlik gibi uygulamalar ile kuralsızlık, esneklik ve güvencesizlik ekseninde ağır sonuçlar yaratacaktır. İş kazalarında Çin ile rekabet eden Türkiye, şimdi de çocuk işçiliğinde Asya tipi bir modeli benimsemiş görünmektedir. Ucuz İstihdam Stratejisi ve 4+4+4 sistemi bunun zeminini yaratma gayretinin ifadesidir. Çocuk işçiliği, yoksulluk ve güvencesizlik zemininde yükselen istihdam stratejilerinin yapısal olarak ürettiği bir sonuç olarak görülmelidir. Dolayısıyla çocuk işçiliği ile mücadele bu strateji ile mücadeleden geçmektedir” (Kaynak: http://www.disk.org.tr/)

Evet. 1 Mayıs’da sesi duyulmayan, görünmeyen, okuması gerekirken tarım işçisi olarak, fabrika işçisi olarak, ev işçisi olarak çalıştırılan çocuklarımız için de meydanlarda olacağız.

Onlara hak ettikleri özgürlüklerinin verilmesi ve herkes için insanca, eşit yaşam hakkı için mücadele edeceğiz. Sonuna kadar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder